Sağlıkla ilgili konular toplumda her zaman ilgi çekmiştir. Her insanın kendisinin veya yakınının bir sağlık sorunu ya da başından geçmiş bir tecrübesi vardır. Bu tecrübelerin ve bir şekilde öğrenilenlerin paylaşılması sonucunda, aslında bilimsel bir temeli olmayan ya da gerçekliği kanıtlanmamış pek çok bilgi görüş ve söylentiler halk arasında kolayca yaygınlaşabilmekte ve yanlış inanışlara dönüşebilmektedir.
Kaşıntı ve Karaciğer Bağlantısı
Dermatoloji polikliniği yaparken bu tür inanışlara çok sık rastlıyoruz. Örneğin kaşıntı şikayeti ile başvuran hastalarımızın çoğu bu durumun ciğerden geldiğine inanır ve mutlaka kan tahlili yapılmasını ister . Karaciğerle ilgili durumların, kaşıntıdan çok daha önce, yorgunluk halsizlik sarılık gibi daha ciddi başka belirtileri ortaya çıkmaktadır. Aslında kaşıntının pek çok başka sebebi olabilir ve detaylı bir dermatolojik muayene bunları kolayca ortaya çıkarır.
‘Bıçak Değerse Kötü Olur’
Yine hastalarımızdan çok sık duyduğumuz bir soru da “bıçak değerse / aldırırsam kötüye dönüşür mü? sorusudur. Bazen uzun süre iyileşmeyen yaralarda, deri tümör ve kanserlerinden şüphelenildiğinde ya da teşhisi kesinleştirmek gerektiğinde, hekim lezyonun bir kısmının ya da tamamının çıkarılmasını önerebilir. Bu alınan örnek ya da lezyonun tamamı mikroskobik olarak incelenir ve lezyonun patolojik tanısı konur. Bu hasta içinde hekim için de önemlidir. Çünkü eğer kötü huylu hücreler varsa, bir tümör ya da kanser varsa erken teşhis edilmiş olacaktır. Hasta bir an önce tedavi edilerek doğabilecek kalıcı sorunlar ve hayati tehlike en aza indirilecektir. Yani aslında parça alınması, bıçak değmesi sanıldığı gibi var olan yarayı / lezyonu iyiyken kötüye dönüştürmez.Aksine, eğer kötü huylu bir durum varsa , bir an önce ortaya çıkmasını ve gereken tedavinin yapılmasını sağlar.
Bulaşıcı Hastalıklar
Üzerinde durulması gereken bir diğer yaygın inanış hastalıkların bulaşıcılıkları ile ilgilidir.
Ciltte kızarıklık pullanma kabuklanma ya da sulantı yapan pek çok deri hastalığı bulaşıcı değildir.Örneğin, yaygın görülen; el ekzeması(kontakt dermatit), sedef (psoriazis) ya da ala(vitiligo)bulaşıcı değildir. Bakteri , parazit ve mantarlar yüzünden oluşan deri hastalıkları bulaşıcıdır. Örneğin daha çok çocuklarda görülen kaşıntı, sulantı ve bal rengi kabuklar ile seyereden impetigo bulaşıcıdır. En sık ayaklarda ve bazen kasıklarda rastladığımız mantar hastalıkları özellikle ıslak zeminlerden ya da ayak havlusu , çorap, ayakkabı gibi kişisel ürünlerin ortak kullanımıyla bulaşabilir .Bilinen en kaşıntılı deri hastalıklarından biri olan uyuz hastalığı da yakın temasla , ortak yatak, kanepe, nevresim, giysi vb. kullanımı ile bulaşabilir.
Lazerler Kansere Yol Açar Mı?
Son yıllarda çok popüler olan, kozmetik dermatoloji uygulamaları ile ilgili de pek çok spekülasyon mevcuttur. En sık sorulan sorular lazerle ilgilidir. Lazerin kansere yol açmadığı, bikini bölgesi lazer epilasyonu ile kadınlarda yumurtalıkların etkilenmediği, çocuk sahibi olmakla ilgili bir olumsuzluğa yol açmadığı bilgisinin halk arasında yaygınlaşması için belki de bu konu üzerinde daha detaylı durulması gerekmektedir. Lazer aslında tek bir dalga boyunda saflaştırılmış ışıktır.
Radyasyon değildir. Lazer tek dalga boyunda ve tek renktedir. Lazer ışık dalgaları aynı anda aynı fazda bulunur ve birbirine paralel seyreder.Saç kılı inceliğindeki lazer ışığı uzak mesafelere kadar aynı incelikte ulaşabilir. Küçük yüzeylere yoğun bir enerji aktarabilir. Bu özelliğin sayesinde dokuya zarar vermeden hedeflenen alan örneğin kıllar ya da renk hücreleri yok edilmeye çalışılır. Dokuda ilerleme derinliği dalga boyuna göre değişmekle birlikte deride en fazla birkaç milimetre ilerlemektedir. Yaklaşık 20 yıldır tüm dünyada kullanılan lazer sistemleri, hijyenik koşullarda ve hekim kontrolünde uygulanması şartıyla, gayet güvenilir ve başarılı bir tedavi yöntemidir.
Botoks ve Dolgu Yanlışları
Yine bilgi kirliliği yaşanan bir diğer konu da, botulinum toksin uygulamaları ve dolgu konusudur. Botulinum toxini uygulandığı bölgedeki kasların kasılmasını zayıflatan, laboratuvar koşullarında üretilen, protein yapıda bir maddedir. Uygun dozlarda, doğru bölgelere, hekim tarafından uygulandığında, hem tıbbi hem de kozmetik olarak güzel sonuçlar elde edilebilir. Yüz ifadesinde suni bir görünüm, kaşların çok kalkması ve ya kişinin tamamen mimik yapamıyor olması gibi istenmeyen sonuçlar, doğru doz ve doğru bölgeye uygulama yapıldığında ortaya çıkmaz.Uygulayıcının, yani hekimin, bilgi beceri ve öngörüsü, sonuçları belirleyen önemli bir faktördür. Etki süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte ortalama 4 aydır.
Dolgu ve botilinum uygulaması aynı değildir. Dolgu uygulamaları yüz bölgesinde yaşın ilerlemesi ile birlikte gelişen hacim kayıplarının düzeltilmesinde kullanılmaktadır. Günümüzde en sık, hyaluronik asit içeren geçici dolgular tercih edilmektedir. Göz altındaki yorgun görünümün, mor halkaların düzeltilmesinde, alt ve üst dudak çevresindeki çizgilerin azaltılmasında, yanak dolgunluk kaybına bağlı oluşan ağız kenarlarındaki çizginin hafifletilmesinde çok güzel sonuçlar veren bir yöntemdir. Ancak, toplumda, dolgu denildiğinde akla gelen, abartılı şişkin dudaklar olamaktadır. Tabiki dudak hacminin artırılmasında kullanılan bu yöntem, uygun yapılmadığında doğal olmayan, hatta estetik de olamayan sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Ne yazık ki bu görüntülerin medyada çok fazla yer bulması, insanların zihninde, tüm dolgu uygulamalarının bu şekilde yapıldığı gibi, yanlış bir fikir oluşmasına yol açmaktadır. Bir dermatoloji hekiminin, tıbbi bilgisi ve estetik bakış açısı ile yapacağı dolgu uygulamasının sonuçlarının, elbetteki doğal ve estetik olması beklenir.
Özetle söylemek gerekirse günümüzde bilgiye ulaşmak çok daha kolay gibi görünse de, aslında, doğru bilgiye ulaşmak, eskisine göre daha zor. Özellikle sağlıkla ilgili konularda, daha dikkatli olmak, duyduklarımızı , gördüklerimizi iyice araştırmak, mutlaka konunun uzmanına danışmak ve ona göre karar vermek, bizleri yanlış yapmaktan ve sonra pişman olmaktan koruyacaktır.